14 Ekim 2014 Salı

Canlılarda Büyüme ve Gelişme



Büyüme canlıların ortak özelliklerinden biri olup canlı ve cansızları birbirinden ayıran temel özelliklerinden biridir. Tek hücreli canlılar bölünerek çok sayıda canlı oluşturabilirler. Var olan bir hücrenin bölünmesiyle meydana gelen iki yeni canlı hücre bölünmesi olarak adlandırılır. Bu olay hücrenin gelişimidir ve gelişim tamamlanıncaya kadar devam eder. Yani tek hücreli canlılar devamlı bölünme yoluyla gelişim sürecine girerler. Süreç boyunca hücre büyümesi gerçekleşir. İşte hücrenin kütle artışı büyümedir.

Çok hücreli organizmalarda büyüme ve gelişme ise doku hücrelerinin bölünerek gelişmesi ve bunun sonucu olarak hücrelerin kütlesel artışı ile gerçekleşir.

Gelişme bir süreçtir ve hücre döllenmesi ile başlar. Döllenen hücre bölünerek çoğalır ve zigot meydana gelir. Süreç  zigot oluşumundan sonra canlı bireyin erginleşmesine kadar gelişmeye devam eder.

Gelişme, hücrelerin art arda bölünmesi ve bölünen hücrelerin farklılaşması ile tamamlanır. Çok sayıda farklılaşmış hücrelerle canlı türüne özgü özellikler meydana gelir. Bu gelişmenin bir sonucudur. Örnek olarak bir insanın gelişim sürecinde zigottan itibaren trilyonlarca hücre meydana gelir ve bunlar farklılaşarak ergin bireyler oluşur.

 

Kısaca  özetlersek  ;

·      Tek  hücreli  canlılarda büyüme,  sitoplazmanın  hacimce artması ile gerçekleşir.

·       Çok hücreli  canlılarda ise büyüme  olayı  hücre  bölünmesi  sonucu  olur.

·      Bitkilerde  büyüme  sınırsızken , hayvanlarda sınırlıdır.


Bir hücrelilerde büyüme nasıl     olur?

 

·      Bir hücrelilerde büyüme, hücre hacminin artışı ile gerçekleşir.

 

 

Çok hücrelilerde büyüme nasıl olur?

·       Çok hücrelilerde büyüme, hücre bölünmesinin artışı dolayısıyla doku kütlesinin artışı ile gerçeklerşir.

 

 

 
Çok hücrelilerde gelişme nasıl olur?

 

·       Çok hücrelilerde gelişme, zigottan ergin bir birey meydana gelinceye kadar geçirilen sürece denir.

 

 
·      Büyüme  olayı  besinlerle ve  solunum  ile gerçekleşir.

 

·      Dışarıdan  alınan  besinlerin hücrede  kullanıması  ve  enerji  oluşturulmasına  içeren olayların tümüne  METOBALİZMA’  denir.

 

METOBALİZMA  : 

Anabolizma ( Yapım olaylar ) ve Katobolizma (Yıkım olaylar)  olmak üzere 2’ ye ayrılır.

Anabolik  ve  Katabolik  olaylar  hücrenin  hayatı boyunca  devam  eder.

 

 

Anabolik olaylar > Katabolik olaylar --> Canlı büyür.

 


Anabolik olaylar 
= Katabolik olaylar --> Büyüme durur.(Yetişkinlik)

 


Anabolik olaylar 
< Katabolik olaylar --> Yaşlanma


10 Ekim 2014 Cuma

Atatürk'ün Güzel Sanatlara Verdiği Önem


Atatürk’ün Güzel Sanatlara Verdiği Önem

Genç Mustafa Kemal Samsun'a çıktığında ve Kurtuluş Savaşı için başlama gongunu çaldığında ne arkasında donanımlı, tam teçhizatlı bir ordu, ne bir büyük rütbe, ne bir dini sıfat, ne de tonlarca külçe altın vardı. O yalnız bu büyük manevrayı beraber örgütleyeceği halkına güveniyordu. Onlarla beraber adım adım, tırnaklarıyla toprağı kazarak, tarihin akış yatağını değiştireceği unutulmaz hamleleri hazırlayacaktı.
Mustafa Kemal 19 Mayıs 1919'dan Cumhuriyet'in ilan edildiği 29 Ekim 1923 tarihine kadar geçen o kısa sürede halkıyla beraber yükseldi ve onlarla birlikte tarih yarattı. Cumhuriyet'in kurulması yolunda seve seve canını veren bu isimsiz kahramanlar halkın ta kendisiydi.

Cumhuriyet'in temel harcını koyan bu insanlarla Mustafa Kemal arasında oluşan bu güven ve dayanışma paha biçilmez bir zenginlikti. Belki bu yüzden de Ulu Önder dünyada başka hiçbir devrimcinin girişemeyeceği boyutta değişimleri inanılmaz kısa sürede yaşama geçirmeyi başardı. Kıyafet Devrimi, Harf Devrimi, Medeni Kanun, Anayasa bu inanılmaz atılımın ilk akla gelen öğeleri oldu. Zaten Mustafa Kemal her kararını, her eylemini, her devrimini de kurduğu mecliste halkın temsilcileriyle tartışarak, oylayarak, demokratik olarak kabul ettirerek gerçekleştirdi. 2. Cumhuriyetçilerin iddia ettiği gibi hiçbir atılım tepeden inme ve zorlamayla olmadı.

“Fuad, eğer matematiğin üzerinde durduğum kadar şiir ve resmin üzerinde dursaydım, Harbiye'de dört duvar arasında kapanıp kalmazdım. Mehtaplı gecede okuldan kaçıp buraya gelir ve şiir yazardım. Sabahleyin ortalık aydınlanır aydınlanmaz da resim yapmaya başlardım”

Lord Kinross'un kitabından yaptığımız bu alıntı, Mustafa Kemal'in her şeyden önce bir birey olarak sanata ne kadar yakın durduğunu bize en iyi anlatan verilerden biridir. M. Kemal içinden çıktığı Osmanlı İmparatorluğu'nun düşüş nedenleri arasında kültürel temele dayalı olanları çok iyi görmüştür. “600 yıllık Osmanlı döneminin son 300 yılı yenilgi ve çöküntülerle geçmiştir. Osmanlı İmparatorluğu'nun 600 yıl boyunca egemenlik kurması hep onun büyük örgütlenme gücünde ve hukuk düzeninde görülür. Ama Osmanlı'nın o görkemli fütuhat döneminde Avrupa'nın ortaçağ düşüncesi içinde olduğu, yani Osmanlı karşısında güçsüz kaldığı düşünülmez; Rönesans'la birlikte Avrupa uyanıp bilim, sanat ve teknik alanda büyük ilerleme yaparak güçlenince, ona ayak uyduramayan Osmanlı Devleti'nde de yenilgi ve çöküntüler başladığı nedense görülmez. Avrupa'da bilimsel düşünüş daha önce başlamış olsaydı, o ‘mükemmel teşkilat' işe yarar mıydı acaba? Avrupa'nın teokrasi içinde olması yüzünden bilimsel düşünüşü gerçekleştirememesi ve bilimin gelişmemiş olması Osmanlı fütuhatlarına karşı durmasını engelleyip geciktiriyordu. Ancak yeniden doğuşla birlikte uyanan Avrupa, bilimsel kültürel gelişmesiyle Osmanlı egemenliğini kırabilmiştir”.

9 Ekim 2014 Perşembe

Ülkemizde Göç Sorunu Ve Çözüm Yolları

 
 
 
Ülkemizde Göç Sorunu

Ülkemizde büyük çapta göç sorunu bulunmaktadır. Karadeniz, Doğu Anadolu ve Güney Doğu Anadolu Bölgelerinden daha batıda bulunan bölgelere yoğun ve kontrolsüz bir şekilde göçler olmaktadır. Bu durum, bazı bölgelerin nüfuslarının çok hızlı bir şekilde artmasına, diğer bölgelerin nüfuslarının çok hızlı bir şekilde azalmasına neden olmaktadır.

Göç alan bölgelerdeki hızlı nüfus artışı, bu bölgelerin yaşam kalitesini düşürmektedir.

Bu bölgelerde düzensiz yerleşimlerin sonucu:
-Bölgenin doğasına zarar görmekte,
-Su kaynakları yetersiz kalmakta
-Trafik sorunu ortaya çıkmakta,
-İşsizlik artmaktadır.


Nüfus kaybeden bölgelerde ise yaşam durma noktasına gelmektedir.

Göç sorununun çözüm yolları şunlardır:

-Bölgeler arası ekonomik farklıları gidermek.
-Az gelişmiş yerlerin gelişimi hızlandırmak için yatırımlar yapmak.
-Bu bölgelerde yeni iş sahaları açmak.
-Bu bölgelerde eğitim standartlarını yükseltmek.
-Sosyal tesisler kurarak insanların moral seviyelerini yüksek tutmak